NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
حَدَّثَنَا
مُحَمَّدُ
بْنُ عِيسَى
حَدَّثَنَا
سُفْيَانُ
عَنْ بَشِيرٍ
أَبِي إِسْمَعِيلَ
عَنْ
مُجَاهِدٍ
عَنْ عَبْدِ
اللَّهِ بْنِ
عَمْرٍو
أَنَّهُ
ذَبَحَ شَاةً
فَقَالَ
أَهْدَيْتُمْ
لِجَارِي
الْيَهُودِيِّ
فَإِنِّي
سَمِعْتُ
رَسُولَ
اللَّهِ
صَلَّى اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
يَقُولُ مَا زَالَ
جِبْرِيلُ يُوصِينِي
بِالْجَارِ
حَتَّى
ظَنَنْتُ أَنَّهُ
سَيُوَرِّثُهُ
Mücâhid'den (rivayet edildiğine
göre)
Abdullah b. Amr, bir
koyun kesmiş de (aile fertlerine:
"Bu koyun'un
etinden) yahudi komşuma da verdiniz mi? (Bundan ona da vermeyi unutmayınız)
Çünkü ben Rasûlullah (s.a.v.)'i:
Cibril bana komşuyu o
kadar (çok) tavsiye etti ki; neticede ben onu (bana) varis kılacak zannettim,
derken, işittim." demiş.
İzah:
Şuurlu müslüman iyiliği
sadece, akraba veya müslüman olan komşularına değil, gayr-i müslim komşularına
da yapar. Çünkü İslamin hoşgörüsü, bütün insanlığı dinlerine ve mezheplerine
bakmaksızın içine alır. Bu yüzden de kitap ehli olanlar müslümanların yanında
can, mal, namus ve inançlarından emin vaziyette güven içinde yaşıyorlar ve iyi
komşuluk, güzel muamele ve inanç hürriyeti içinde hayatlarını sürdürüyorlardı.
Asırlar boyunca etrafında
binlerce müslümanın yaşadığı kiliselerin hala ayakta durması, bunun en bariz
şahididir. Müslümanlar, ehl-i kitaptan olan komşularını gözetiyorlar, onları
koruyorlar ve adaletle muamele ediyorlardı. Çünkü, dinleri bunu emrediyordu:
"Allah, din uğrunda
sizinle savaşmayan, sizi yurdunuzdan çıkarmayan kimselere iyilik yapmanızı ve
onlara karşı âdil davranmanızı yasak kılmaz. Doğrusu Allah âdil onları
sever."[Mümtehine 8]
İnsanlığı her yerde
sarmış olan bedbahtlığın sebebi, gerçek müslüma-mn hayat sahnesinden çekilmesi,
İslamin insanî ve âdil ilkelerinin gözar-di edilmesidir. İnsanlık feza çağında,
uydular çağında fakirlik, sömürü, açlık ve çıplaklıkta yüzyüzedir. Birleşmiş
milletlere bağlı Uluslararası Gıda ve Ziraat Örgütü, 1975 senesinde Asya ve
Afrika'da yirmi ilâ yüzrnil-yon insanın açlık yüzünden ölüm tehlikesiyle karşı
karşıya olduğunu -açıkladı...
Afrika ve Asya'da açlık
kol gezerken dünyanın yüzde yirmisini oluşturan batı dünyası dünya servetinin
yüzde seksenini ellerinde bulundurmakta ve bu serveti muhafaza için delicesine
işler yapmaktadır. Asya ve Afrika açlıktan kıvranırken, ortak Pazar (AET)
ülkeleri fiyatların yüksek tutulmasını sağlamak amacıyla gıda ve ziraat
ürünlerinin fazlasını imha için, elli milyon dolar ödedi. Öte yandan medeni
ülke Amerika, fiyatların yüksek tutulması amacıyla fazla gıda maddesi
üretilmemesi için her sene üç milyon dolar tazminat ödemekte, yine et
fiyatlarını yüksek tutmak için Amerika'lı çiftçiler binlerce sığın öldürüp
toprağa gömmektedirler. Öte yandan ise Güney Amerika, Asya ve Afrika)da
onbinlerce insan açlıktan ölmektedir. Komşusunun yemek kokusundan etkilenmesine
rıza göstermeyen İslâm[Heytemî. Mecmeuzzevâid, VIII, 165.] medeniyeti ile
milyonlarca insanı açlıktan ölümün pençesine terkeden batı medeniyeti
arasındaki fark işte budur.
Bezlü'l-Mechud
yazarının açıklamasına göre mevzurnuzzu teşkil eden bu hadis-i şerifte:
"Sizin ışığınızla onların ışığı birbirini görmesin" gibi
müslüman1arla azınlıkların komşu olmasını nehyeden hadisler arasında bir çelişki
olduğu zannedilmemelidir. Çünkü kâfirle komşu olmak, haneler arasında
birbirini görmelerine engel olacak bir maninin olmaması anlamına gelmez.
Hadis-i şerifte
anlatılan olayı yaşayan Abdullah b. Hazretleri evinin, müslüman mahallesiyle
azınlıklar mahallesinde sınır teşkil eden ve sırtı azınlık mahallesine dönük
bir ev olması da mümkündür. Büyük ihtimalle bu olay Hz. Abdullah b. Amr, Şam'da
veya Mısır'da geçici olarak kaldığı sırada vukua gelmiştir. Çünkü Hz, Abdullah
o sıralarda oralarda geçici olarak kalmıştı. Geçici olarak, azınlıklar
mahallesinde kalmakta ise bir sakınca yoktur. Hadis-i şeriflerdeki nehyler ise
devamlı olarak kalmakla ilgilidir.